Boş TENCERE !
Ne bakıyorsunuz öyle..
Boş işte..
Bu tencere boş..
Sen istediğin kadar doldur içini..
Ya da dolduğunu san..
Öyle olmuyor…
Kazın ayağı başka…
Sen diğer ayağına babet giydirmeye çalışsan da..
Yoksa o boşluğun içinde ‘beyin’….
Geçmiş olsun…
Gerisi söylem, terane…
Derisi timsah olsa iyi para edecekte…
Kıymamak lazım canlılara…
Gerçi onlar, beyinsizlikleri ile kıymanın ötesinde kendilerini bonfile sanıyorlar..
Amaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa…
Yine olmuyor…
Sen şimdi kalk..
O’nun sinirlerini al, pişir babam pişir..
Yok anacım…
Br türlü tutmaz, o boşlukta ki damak tadı…
Şimdi bazıları ‘beyin’ deyince….
Eline limon alıp sıkmak isterler de…
Sadece ekşitirler damak tadını..
Yaaa arkadaş zaten onca yoklukta yırtınıyoruz….
‘beinn beyinn’ diye…
Sağır duymamış uyduruyor….
‘beyim mi?’..
Şimdi tam sıkımlık oldu değil mi?
Öyle dikkatlice yazıyorum ki…
Satırları…
İ’leri, ı’ları…
Sonra didikler durursunuz noktala işaretlerini ‘ne demek istedi?’ diye..
Oysa Albert Camus taşı gediğine koymuştur bu konuda.
‘Dnyada her türlü kötülük hemen her zaman cehaletten gelir.’
Daha ne anlatayım.
Ben diyorum Camus…
Senin kafa direkt humus…
İçiyse harbiden bomboş tencere..
Nato kafa, nato mermer…
Allah aşkına..
Ya gidin bir öteye..
“Yavaş yavaş ölüyoruz” dedi kaplumbağa. .
.”Haklısın” dedi kelebek…
“Ne uzun bir gün”…
Selda Ertürk
Uluslararası Hipnoz Eğitmeni-Uzmanı
Almanya