Eeeee HADİ , ‘Y’siz ama !
Öyle bir tutturdum ki, aklımın klavyesine..
‘yaz da yaz”..
Sanırım laptop üzerinde satırlar arası devrimin yepyeni bir evrimi şekilleniyor….
İç sesim hemen cevap veriyor, geride kalmıyor..
“Senin ben nöbetçi daktilon muyum”…
Oysa ne zırvalıyorsa..
Hangi çağdayız..
Daktilosu, şeridi, kağıdımı kaldı..
Yaz oncasını, aktar flash bellek’e…
Harbiden ya..
Onca ilerlemişlik içinde değişmeyen tek şeyse inadına yazıp çizip karalamak.
Yüzyıllar öncesine baksanıza..
Millet dumanla aktarırmış derdini..
Anlayan Siu, anlamayan kafa derisini kaybeder..!
Bazen ne varsa hemen haykırmak..
Yorumlamak..
Anlatmak, kendimce şekillendirmek istiyorum yaşamı..
Mutlaka, siparişle olmuyor bu..
Keyfim ayrı dert..
Kahyası ayrı dert..
İç sesimse bık bık..
Vin,vin,vin nnn.
Amaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa…
Sonrası en sihirli başlangıç..
“hadi”…
Ama arada ‘y’ yok…
Y’siz bir hadi bu..
İçinde çok şeyi barındırıyor..
Birden, aniden, plansız, programsız…
Pattttttttttt diye..
Patır kütür..
Hatta çatır çutur…
Ne geçiyorsa birden…
Ben salarken aklımın iplerini…
Sen hangi gamzenle gülümsersen gülümse…
Pazar’ı pazartesiye Hıdırellez İle bağlarken…
Umut, sağlık, huzur, sevgi dilerken…
Ardından hep bir ağızdan..
Güller’i soldururken..
Sonra belki düşüncelerin asılmadığı yerlere gideriz…
Ne dersiniz?
Ardımızda bir çok eylem soru ve cevaplarla..
Paul Auster İnde dediği gibi..
“Doğru insan, yanlış zaman.
Doğru zaman, yanlış insan…
İşte hayat böyle oyunlar oynar her zaman.”
Ya sen oyunun neresindesin?
Hay iç sesime edeyim emi..
nereden nereye geldim yine…
Bir anda oyunun senaryosu ve kurgusu içerisinde girdim hemen rollerime..
Neyse ki tanıyorum kendimi..
Ya sen?
Selda Ertürk
Uluslararası Hipnoz Eğitmeni-Uzmanı
Almanya