Essen’den sonra ESİNCE , Kintsugi ve İNSAN ilişkilerine!
Hafta sonu Essen’e giderken yol boyu hem dostlarla sohbet ediyor, hem Netflix’te ki o dizinin repliğindekileri analiz etmeye çalışıyordum..
İnsan ve ilişkileri üzerine oldukça anlamlıydı.
Gerçi türevlerimiz bugünlerde canlılara dair onca düşündüren kararlar alsa da…
Not ettim aklımın bir köşesine o yol boyu geçenleri.
Mesele oyuncu Serenay sarıkaya’nın oyunculuğu..
Dizide kio şaşalı hayat…
Elde sürekli kadehlerle kutlanan ya da kurtarılan hikayeler değil elbet.
Ama mutlaka bir yerinden dokunuyordur o yaşamlar..
İçinde ki dairler..
Kimler geldi, kimler geçti isimli diziden bahsediyorum.
6.bölümde ki o tanımlama..
“İlişki, çiftlerin her haline talip olmaktır”
Oluyor muyuz gerçekten?
Talip miyiz sizce?
Ve sonrasında..
“Sevgimiz hatalarımızdan daha büyük olduğu için beraberiz…” diyebiliyor muyuz birbirimize..
Sorun kendinize…
Ben her okuduğum kitapta..
İzlediğim, dizi, filmde karakterler arasında derin bir yolculuk yaparım.
Bir an o filmin ya da kitabın kahramanı olmaz mıyız?
Şimdi diyeceksiniz..
Ne çok soruyorsun…?
Sorarım, sorgularım..
Essen dönüşü de esti işte aklımdakiler…
Yine o bölümün içinde ki ‘Kintsugi’ tanımlamasıyla her adrese yollanan ince mesaj…
Felsefenin ötesi…
Taaaa 15.yüzyıldan kalan bir öğreti, geçirdiği evrimlerle yaşamın yaşattıklarına dönüşüvermiş..
Anlatılar şöyle tanımlanıyor.
Japonya komutanının çok sevdiği çaydanlığı kırılır ve tamiri için Çin’e gönderir. Metal zımba ile tamir edilen çaydanlığın son halinden memnun olmayan komutan, Japon zanaatkarlara çaydanlığın nasıl daha estetik bir biçimde onarılabileceğini sorar. Bunun üzerine alternatif üretmeye başlarlar. Hem çok sevilen çaydanlık yeniden var olmalı, hem de estetik bir görünüm kazanmalıdır. Bu arayışta Kintsugi kavramı ortaya çıkmıştır. Ve günümüzde de uygulanmaya devam etmektedir.
İşte o felsefeyse bugüne..
“Kırıldığımız yerden birbirimizi yeniden tanıyabilir, keşfedebilir ve ilişkimizi daha derin bir boyuta taşıyabiliriz.”
Çaydanlık mıyız?
Değiliz belki?
Ama çoğumuz camdan bir ruha..
Kıramadığımız camdan bir tavanla yaşıyoruz…
Asıl bunu kırabilirsek ve doğru yanlışları hazmedebilirsek şekilleniyor yaşam dürtümüz..
İlişkilerimizin özünü kavrayabildiğimiz zaman..
Paylaşabildiklerimizle daha mutlu oluruz.
Gerçi türevlerimiz bugünlerde canlılara dair onca düşündüren kararlar alsa da…
Not ettim aklımın bir köşesine o yol boyu geçenleri.
Mesele oyuncu Serenay sarıkaya’nın oyunculuğu..
Dizide kio şaşalı hayat…
Elde sürekli kadehlerle kutlanan ya da kurtarılan hikayeler değil elbet.
Ama mutlaka bir yerinden dokunuyordur o yaşamlar..
İçinde ki dairler..
Kimler geldi, kimler geçti isimli diziden bahsediyorum.
6.bölümde ki o tanımlama..
“İlişki, çiftlerin her haline talip olmaktır”
Oluyor muyuz gerçekten?
Talip miyiz sizce?
Ve sonrasında..
“Sevgimiz hatalarımızdan daha büyük olduğu için beraberiz…” diyebiliyor muyuz birbirimize..
Sorun kendinize…
Ben her okuduğum kitapta..
İzlediğim, dizi, filmde karakterler arasında derin bir yolculuk yaparım.
Bir an o filmin ya da kitabın kahramanı olmaz mıyız?
Şimdi diyeceksiniz..
Ne çok soruyorsun…?
Sorarım, sorgularım..
Essen dönüşü de esti işte aklımdakiler…
Yine o bölümün içinde ki ‘Kintsugi’ tanımlamasıyla her adrese yollanan ince mesaj…
Felsefenin ötesi…
Taaaa 15.yüzyıldan kalan bir öğreti, geçirdiği evrimlerle yaşamın yaşattıklarına dönüşüvermiş..
Anlatılar şöyle tanımlanıyor.
Japonya komutanının çok sevdiği çaydanlığı kırılır ve tamiri için Çin’e gönderir. Metal zımba ile tamir edilen çaydanlığın son halinden memnun olmayan komutan, Japon zanaatkarlara çaydanlığın nasıl daha estetik bir biçimde onarılabileceğini sorar. Bunun üzerine alternatif üretmeye başlarlar. Hem çok sevilen çaydanlık yeniden var olmalı, hem de estetik bir görünüm kazanmalıdır. Bu arayışta Kintsugi kavramı ortaya çıkmıştır. Ve günümüzde de uygulanmaya devam etmektedir.
İşte o felsefeyse bugüne..
“Kırıldığımız yerden birbirimizi yeniden tanıyabilir, keşfedebilir ve ilişkimizi daha derin bir boyuta taşıyabiliriz.”
Çaydanlık mıyız?
Değiliz belki?
Ama çoğumuz camdan bir ruha..
Kıramadığımız camdan bir tavanla yaşıyoruz…
Asıl bunu kırabilirsek ve doğru yanlışları hazmedebilirsek şekilleniyor yaşam dürtümüz..
İlişkilerimizin özünü kavrayabildiğimiz zaman..
Paylaşabildiklerimizle daha mutlu oluruz.
Selda Ertürk
Uluslararası Hipnoz Eğitmeni-Uzmanı
Almanya