EYYYYYYY ruh
Sordum bugün ruhuma…
Dedim ki…
“Eeee nerede yazım…?”
Ruh değil mi?
Baktı öyle derin derin yüzüme…
Alınmasın diye..
“ne o bön bön bakıyorsun” demedim tabi…
Ruh bu mazallah!
Sokar lafını…
Aklından geçeni…
Alır eline fırçasını çalar fırçasını duvara.
Sonra ayıkla pirincin taşını…
Birde ithalse o pirinç….
Çık çıkabilirsen işin içinden.
Böyle söyleniyorum ama çaktırmayın..
Ara ara bakıyorum “çıkar mı iki satır?” diye..
Ama tık yok…
“Ne ruhsuzsun” diyeceğim…
Tutamayacağım çenemi…
Bu sefer alınacak…
Neyse..
Alttan alayım..
Keyfi gelirse, ağam paşam..
Gelmezse de hatırlatırım ona üstad Nazım’ın sözlerini…
“Yürekte..
Kitapta ve sokakta…
Yenebilmek yalanı…
Anlamak gideni ve gelmekte olanı..”
Üstüne alınırsa da alınsın kusura bakmasın..
Önce yensin malum üçlü ve yalanı…
Anlıyorsa gideni geleni…
Başımın üstünde yeri var.
Yok olmuyorsa, ruh muh tınlamam…
Eyyy ruh geldiysen üç kere tıkla…
Tıkla dedim..
Çek elini…!
Selda Ertürk
Uluslararası Hipnoterapi Eğitmeni-Uzmanı
Almanya