Hayatın OĞULLARI ve kızları
Kızılcık Şerbeti adlı diziyi izlerken,,,,
Farklı kültür ve kesimler arasındaki sosyolojik ayrımları hem çok net görebiliyor..
Hem empatiyi de anlayabiliyorsunuz…
Bir taraf zengin, muhafazakar bir aile..
Bir taraf seküler, farklı yaşam biçimine odaklı..
İlişkiler, evlilikler, bakış açıları bir senaryo ile kurgulanmış ama bir şekilde de yaşamın gerçeği..
Kendinizden bir şeyler bulabilirsiniz…
Ya da çok uzak diyebilirsiniz..
Son bölümünde ki bir repliğin altını çizdim…
Halil Cibran’ın şiirinden,,
Öyle etkiliydi ki…
Çocuklarımıza aitti…
İnsanın iliklerine kadar işliyor..
“Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,
Onlar kendi yolunu izleyen Hayat’ın oğulları ve kızları.
Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler
Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.
Onlara sevginizi verebilirsiniz,düşüncelerinizi değil.
Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.
Bedenlerini tutabilirsiniz,ruhlarını değil.
Çünkü ruhları yarındadır,
Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.
Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları
Kendiniz gibi olmaya zorlamayın.
Çünkü hayat geriye dönmez,dünle de bir alışverişi yoktur.
Siz yaysınız,çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar.
Okçu,sonsuzluk yolundaki hedefi görür
Ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar.
Okçunun önünde kıvançla eğilin
Çünkü okçu,uzaklara giden oku sevdiği kadar
Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever”
Tekrar tekrar okudum satırları…
Sonra daldım derin düşüncelere…
Anneyiz, babayız…
Elbet hayatta çok şeyi yaşıyoruz…
Onları yarına hazırlarken mutlaka panikliyoruz bazen..
Ürküyoruz, korkuyoruz…
Ama her daim kendileri olmaları için her türlü desteği verebilmeli..
Dinlemeli, anlamalı, tanımalı, yanlarında durmalı ve en önemliside…
Sevgi, samimiyetle yaklaşmaya davranmaya özen göstermeliyiz..
Çünkü onlar mutluysa, biz daha da mutlu oluyoruz…
Selda Ertürk
Uluslararası Hipnoterapi Eğitmeni-Uzmanı
Almanya