Parmağımızda ki OJE’nin rengi ve TOPLUMSAL misyonu!
‘Hayat, herkes eğlenirken, Teoman dır’ desem…
Ya da..
Hepiniz gibi ben de ruh hastasıyım!
Balıklama atlar..
İçinizde biriken ne varsa öyle inceden inceye saydırırsınız.
Bilirim..
İyi bilirim…
Sağımı solumu, önümü arkamı..
Ama gelin size bugün belki bir çok kadının bilmediği şeylerden söz edeyim.
Oje…
3 harflilerden…
O sonuna koyduğum noktalar benim ‘S’lerim…
Sürer çıkarız sokağa…
Bazen evde tek başına..
Bazen kalabalıklarda.
Eğlence mekanına, partilere giderken…
Kırmızı,koyu bordosu, beyazı, siyahı, pastel tonları..
Varda var…
O anlık ruh haline göre sür sürüştür…
Ya da giydiğine göre ver ince ayarı…
Giydiysen yüksek topukları…
Güveniyorsan parmaklarına…
Parlat en cilalısından boyacılar bile kıskansın…
Aslında parmak ucunda bir ‘renk’ olarak gördüğünüz oje’nin öyle mistik tarihi..
Öyle toplumsal duruşu var mış ki?
Taaaa M.Ö 3000 li yıllara kadar gidiyor.
Şaşırtmasın tarih size…
Kaç bin yıl önce kadın…
O oje rengiyle kendine bir yer edinmiş…
Elbet tüm sınıfsal ayrımlara karşıyım..
Çünkü tarihçesi kadını da konumuna göre ayrıştırıyor.
Elbet modern toplumlar için bugün bu çokta ‘tınnn’ ama…
Akılda tutma, hafıza tazeleme adına paylaşmak istiyorum..
Mısırlılar, tırnak rengini toplumsal sınıfları birbirinden ayırmak amacıyla kullanmışlar…
Kral Akhenaton’un eşi Nefertiti’nin el ve ayak tırnaklarını yakut rengine, Kleopatra’nın ise vişne rengine boyadığı biliniyor..
Alt sınıfları temsil eden kadınların yalnızca donuk renkleri kullanabilmelerine izin verilmiş…
Hatta eski saray dedikodularına bakarsak tırnak koruyucu içinde şöyle bir hikaye dilden dile dolaşıyor..
Eski Mısır’da bir ağaçtan akan reçineyi, merak ederek eline alan bir erkek çiftçinin vesilesi ile gerçekleşen birtakım zincirleme olaylar ile bulunmuş..
Çiftçi, eline bulaşan reçine yüzünden elinin kirlendiğini düşünür.
Ne kadar su ile yıkasa da reçineyi çıkaramaz. Birkaç gün içinde çapa yaparken ellerinin eskisi kadar yıpranmadığını görür.
Tekrar ağaca gider ve reçineyi alıp eline sürer. Bu işlemi reçine elinden çıktıkça tekrarlamaya başlar.
Çiftçinin yıpranan ellerinin reçine sayesinde iyileştiğini öğrenince eşi de reçineyi kırılan tırnaklarına sürer.
Tırnaklarındaki görüntü onun ve etrafındaki kadınların çok hoşuna gider. Artık reçine, tırnak koruyucu olarak kullanılmaya başlanır. Saray mensuplarının tırnak koruyucusundan haberdar olmasıyla işin rengi değişir.
Tırnaklarının görüntüsünü çok beğenen soylular, saraydaki simyacılara tırnak koruyucunun daha kalıcı ve daha güzel olması için çalışmalar yaptırır.
Tırnak koruyucu yavaş yavaş ojeye dönüşmeye ve soyluların sembolü haline gelmeye başlar.
Çinliler ise çiçeklerin taç yapraklarını balmumu ve yumurta beyazı gibi başka malzemelerle karıştırarak elde etmiş..
Çin’de soylular ojelerine elbiselerinden daha çok özen göstermiştir. Özel motifler ve tırnak şekilleri bu zamanda ortaya çıkmış..
Elbet tarihsel süreç ilerledikçe renklerde işlevde toplumlarla farklılaşmış..
Günümüzde ruhumuzla renklendirdiğimiz tırnaklarımızın işlevi elbet sınıfsal fark yaratmaktan öte bize iyi gelmesidir.
Bilgi candır hanımlar…
Paylaşayım istedim..
Haa sahi bugün ne renk olacak parmaklarımız…
Gerçi bugün artık su geçiren helal oje bile çıkmışken!
Biz o renklerle sınıfsal ayrım değil, devrim yaparız o ayrı!
Selda Ertürk
Uluslararası Hipnoz Eğitmeni-Uzmanı
Hannover- Germany
GÜNE DAİR : Herşeye karşın herkes sevdiğini öldürür. Kimi bunu sert bakışıyla yapar, kimi de yüze gülen bir sözcükle, korkak kişi bunu bir öpücükle, cesur adam bir kılıçla. (Oscar Wilde)