Unutmayın sabahında yine kendi GERÇEĞİMİZE uyanacağız!
“Bütün hikâyeler ya İlyada gibi savaş ya Odysseia gibi yolculuktur” diyor ya Raymond Queneau…
Siz sizde ki yolculuğunuzu..
Ya da savaşlarınızı sordunuz mu kendinize?
Sorguladınız mı mesela?
Attığınız..
Attığımız her adımın artı eksilerini..
Planları, plansızlığı…
Bazen ‘tamam noktayı koyduk’ dediğinizde..
O noktanın virgül olduğunun sonradan farkına vardığımızın..
Ama ben derim ki..
Bir şekilde hep savaşırken….
Direnirken, mücadele ederken…
Hep bir yolculuk halindeyiz…
Beyin, ruh, beden…
Uçak, hızlı tren, gemi, otobüs…
Ve hepsinde seyrederken…
Tüm duygular, düşünceler, artılar eksiler bizimledir.
Taşırız hepsini sürekli…
Taşımadığını iddia eden sadece kendini kandırır.
Sanki başka mekanda, ortamda…
Bir anda çok mutlu olduk..
Eeee ne olacak içimizi bık bık kemiren..
Ruhumuzun tüm diplerinde kanımızı emen..
İstediğimiz kadar yapsakta hava değişimini…
Özünde kendimize olan inancı revize etmek yatar..
Tüm olanları koyarız üst üste…
Alt alta..
Tekrar bakarız..
Kim kimden, neye üstün geliyor..
Yeriz, içeriz, dünyanın lafını söyleriz..
Sonrasında sabahında yine kendi gerçeğimize uyanırız.
Bunu hepimiz bal gibi biliyorken…
Kendimize dürüst olduğumuzda çözeriz bunu..
Haaaa, olsun biraz daha avutayım, kandırayım derseniz sizde ki sizi..
Hadi afiyet olsun..
Önden buyurun…
Sabahında ‘demişti’ dersiniz…
Selda Ertürk
Uluslararası Hipnoterapi Eğitmeni-Uzmanı
Almanya