Victor HUGO,Victor LEVİ’yi kıskanır mı?
Vallahi bence kıskanır.
Ama sanırım önce benimle kafa bulur.
Elimde google hazretlerinin navigasyonu mekan etrafında 3 tur at ve bulamama!
Kesin Hugo’nun ‘sefiller’ kitabı benimle özdeş.
Çünkü sersefil oldum ararken..
Bölgeyi de, mekanı da bilmeyince.
Birde yön, haritası özürlü olunca.
Tabi şunu önemle belirteyim. O kitabın öznesi, hikayesi mutlaka edebiyat dünyasının sıradışı eserlerinden.
‘Be Allah’ın delisi’ diye de kesin kafa bulur..
Kendimle barışık ve ironi yapmayı seven biri olunca yine aklımda ki dilimde.
Ama şunu söyleyeyim, Levi’den söz ediyorum..
Türkiye ziyaretimde ‘iyiki’ diyebileceğim nadir yerlerden.
Önce şunu belirteyim,.
Rezervasyon yaptırmamıştım!
İçeri bir girdim. Bahçesi, terası ful.
Kapıda nezaketle karşılayan yetkili ‘biraz bekler misiniz’ dedi ve çok geçmeden teras kata buyur ettiler.
Adım atacak yer yoktu.
Victor Levi’yi ararken yol boyu gördüğüm onca restoran,pub ‘ülkede gerçekten ekonomik kriz, sendrom var mı?’ dedirtti.
İnsanlar yemek-içmek için kuyrukta.
Bir taşfırın lahmacun yapan başka bir işyeri içerisi tıka basa dolu..
Dışara da sıra bekleyen bekleyene..
Ve çoğuda orta yaş altı genç nüfus,..
Şarap şişesi, 375’ten başlıyor, bira 80…
Diğerleri de herkesin bütçesine göre..
Ama 4 kişi ortalama 2 bin liradan fazla bırakırsın..
Gördüğüm, tanık olduğum cebindeki parana göre her tür alternatif var.Elbet İstanbul’un bir yakasında ki tablo ülke nüfusunun tamamını temsil edemez.
Şunuda hatırlamalı. Pandemi süreci o mekanların uzun süre kapalı kaldığını, hazır kaynaklarını tükettiklerini, bir çoğunun belki sektöre veda ettiğini..
Viktor Levi’de garson arkadaşlarla sohbet ettik.
Hafta içi – sonu hep böyleymiş..
Tarihi keyif verici..
Viktor Levi Gelibolu”lu sardalyacı bir ailenin oğludur. Sardalya almak için gittiği Bozcaada’da üzüm toptancılığına başlar ve daha sonra şarapçılığa başlar. İstanbul’a sardalya getirdiği yerlerden alacaklarını toplarken şarap talebi ile karşılaşır. Şarap toptancılığına başlaması böyle olmuştur. Bu tarihte İstanbul’da faal olarak çalışan dört tane şaraphane vardır. Bunlar Pano, Diamandi, İzmirli ve Sofaki’dir.
Bu şaraphane sahipleri bu şarabı en çok biz satıyoruz deyip Viktor Levi”ye istedikleri gibi para ödemeye çalışırlar. Buna sinirlenen Viktor Levi museviliğin vermiş olduğu kalıtımsal kıvrak zeka ile bunlara ders vermek için kendi şaraphanesini açar.
Böylece faal olarak perakende dünyasına girmiş olur. Önceleri ders vermek amacıyla açtığı şaraphanenin kaliteli şaraplardan dolayı gördüğü rağbet Viktor Levi’yi şaşırtır. Sardalya ve üzüm toptancılığını bırakıp sadece şaraba döner. Ta ki 1967 yılında ölene kadar. Viktor Levi öldükten sonra kuzeni Yasef Levi 1985 tarihinde Amerika’ya yerleşene kadar şaraphane faal olarak işlemiştir.
Bu tarihten sonra dükkan kapanmış ve mal sahibi tahliye etmiştir. Dükkan daha sonra kahvehane olur, 1999 yılında Fevzi Büyükerol tarafından alınır ve aynı yıl dekorasyon çalışmaları başlar. Dekorasyon ilk açıldığı zamanki malzeme ve tarza uygun olarak aslını yakalamaya yönelik yapılmıştır. Bu çalışmalar bir yıl sürmüş, tüm fedakarlıklar seferber edilmiş, Viktor Levi Şarap Evi yeni dekorasyonu ve tarihi dokusu ile o zamanki şarapların aynı tadını sunmak için yeniden hayata kazandırılmıştır.
Bütünsel ve çekici özgeçmişi, kaliteli hizmeti bir sonra ki ziyarette yine uğramak için özel sebeplerden biri.
Ama insan sesinin yüksek yoğunluğu fonda ki müzik sesini bastırmış, Zaman zaman sizi yoruyor hatta zorluyor.
Onun dışında, yemek, servis, hizmet, yaklaşım dört dörtlük.
Tavsiye edermiyim, ederim…
Ondan dedim ya, ‘Victor Hugo, Viktor Levi’ yi kıskanır mı?’ diye..
Selda Ertürk
Uluslararası Hipnoterapi Eğitmeni-Uzmanı
Almanya